in

Konut Alırken Nelere Dikkat Edilmesi Gerekir ?

Depreme Dayanıklı Bina Nasıl Anlaşılır ?

Depremin yıkıcı etkilerinin, yüksek risk taşıyan bölgelerdeki yapı stoğunun güvenirliğinin değerlendirilmesi gerekiyor. Ülkemizde süreç içerisinde yürürlüğe konulmuş birçok yönetmelik olmuşsa da ilk ciddi deprem şartnamemiz 1975 senesinde yürürlüğe konuldu. 1998 ve 2007 yıllarında revizyona uğramış ve son olarak 2018’de “Türk Bina Deprem Yönetmeliği” adı altında revize edilmiştir.

Geçmişten bugüne kadar geçerli olan yönetmeliklerin, depreme dayanıklı yapı dizayn ilkelerini güvence altına alarak yapı güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Düşünülenin aksine deprem yönetmeliklerinin amacının her durumda yapıların hasar görmesini önlemek değil, “can korumak”. Yapılar genellikle bulunduğu bölgede beklenilen şiddetteki bir depreme maruz kalmadan servis ömrünü tamamlamaktadır. Yalnızca ülkemizde değil dünya çapında uygulanan yönetmelikler, yapıların şiddetli depremleri ise büyük hasarlarla yalnız taşıyıcı sistemin tamamiyle göçmeden can kaybını önleyecek şekilde karşılayabilmesini, orta şiddetteki depremlerde ekonomik olarak onarılabilecek hasar oluşabileceğini, küçük şiddetteki depremlerde de hasar oluşmamasını amaçlamaktadır. Bu anlayışla inşa edilen yapılarda, depremde yapıya etki edebilecek kuvvet değerleri yapının esneyebilme ve şekil değiştirme özellikleri de göz önüne alınarak, azaltılarak kullanılmaktadır.

Ülkemizde depremde hasarlı betonarme yapıların güçlendirme programlarında beton, çelik ve karbon fiber gibi malzemeler kullanılıyor.

2018 deprem yönetmeliğinin 15. bölümünde tanımlanan güçlendirme metotları ;

Kolon esnekliğini artırmaya yönelik çelik sargı, betonarme sargı ve lifli polimer sargı programları

Kolon eğilme kapasitelerinin artırılmasına yönelik kolon kesiti büyültme programları

Kiriş elemanlarının esnekliğinin artırılmasına yönelik dıştan etriye ekleme ve lifli polimer ile sarma programları

Bölme duvarların güçlendirilmesi için hasır çelik donatılı özel sıva programları, lifli polimerler ile güçlendirme

Yanal rijitliği ve dayanımı yetersiz olan betonarme taşıyıcılar için çerçeve düzlemi içinde ve çerçeve düzlemine bitişik yerinde dökme betonarme perde programları mevcuttur.

Proje mühendislerinin deprem kuvveti hesabında kullandıkları Türk Deprem Tehlike Haritasında belirtilen maksimum yer ivmesi değerlerine yaklaşıldı. İzmir bölgesinde deprem anında oluşabilecek en büyük yer ivmesi değerinin 0.4 – 0.45 g bandında olduğu görülmektedir. 30 Ekim 2020 tarihinde Ege denizi açıklarında gerçekleşen deprem kapsamında yıkıcı etkilerin yoğunlaştığı İzmir’in Bayraklı ilçesinde ivme değeri 0.11 g olarak ölçülmüştür. Bu değerin, dizayn yer ivmesi değerlerinden son derece düşük olması İzmir Bayraklı’da yıkılan veya ağır hasar görmüş olarak tabir edilen yapıların büyük ihtimalle o dönem ki yönetmeliğe uygun olarak tasarlanmadığını veya şantiye sırasındaki uygulamanın yetersiz olduğunu göstermektedir.

Bölgede yıkılan yapıların neredeyse tamamının ruhsatlı ancak 2001 yılından önce inşa edilmeleri sebebiyle, yapı denetim kanununa göre denetlenmemiştir. Bu tarihten sonra inşa edilmiş yapılarda yasa tarafından zorunlu tutulan yapı denetimlerinin ne derece uygulandığı konusu da malesef belirsizliğini korumaktadır. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Balçova Belediyesi ve İzmir İnşaat Mühendisleri Odası arasında 2011 yılında imzalanan üçlü protokol ile ‘Yapı Güvenliğinin Deprem Riski Açısından Değerlendirilmesi ve Yapı Stoğu Envanterinin Oluşturulması’ projesinde, Seferihisar ve Balçova bölgelerindeki yapı stokunun en az yüzde 70’inin deprem güvenilirği anlamında yeterli düzeyde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Zeminler 6 sınıfa ayrılıyor.

2018 Türkiye Bina Yönetmeliğine göre zeminler 6 sınıfa ayrılmaktadır. Bunlar; ZA-sağlam, sert kayalar; ZB-orta sağlam kayalar; ZC-çok sıkı kum, çakıl ve sert kil tabakaları; ZD-orta sıkı/sıkı kum, çakıl ya da çok katı kil tabakaları; ZE-gevşek kum, çakıl ya da yumuşak/katı kil tabakaları; ZF-deprem etkisi altında çökme ve potansiyel göçme riskine sahip zeminler (sıvılaşabilir zeminler). Zemin hareketi anlamında zemin sıvılaşması durumunun büyük yer değiştirmelere neden olması büyük hasarları doğuran temel göçmelerine neden olmaktadır. Bu tür sorunlara bilhassa gevşek, suya doymuş kum ve siltli zeminlerde rastlanmaktadır.

Depremin yıkıcı etkilerinin görüldüğü Bornova ve Bayraklı, zemin açısından oldukça yetersiz alanlardan oluşuyor. Bu tür zeminler üzerinde yapılaşmaya izin verilebilmesi için geoteknik işin uzmanlaşmış mühendislerin sahaya özel araştırma ve değerlendirme yapmaları gereklidir. Bunun ile birlikte; zayıf/yumuşak zemin tabakalarının deprem sırasında oluşan zemin dalgalarını ciddi anlamda büyütmesi olarak bilinen ‘zemin büyütmesi’ kavramının açıklanması yararlı olacaktır. Zemin tabakaları, sismik dalgalar için bir süzgeç vazifesi görmektedir. Zayıf/Yumuşak zeminler yer hareketinin yüksek frekanslı bölümünü filtre vazifesi görerek söndürür. Bu tür zeminlerde düşük frekanslı ve genliği yüksek zemin hareketi etkili olmaktadır. Bu kapsamda düşünülürse, zayıf zemin üzerine kurulmuş yerleşim bölgelerinde bulunan doğal titreşim periyodu düşük olan yüksek katlı yapıların deprem etkileri altında daha çok risk taşıdığı söylenebilir. Zemin taşıma gücünün yetersiz olduğu durumlarda üst yapı yükünü daha güvenilir katmanlara aktarılması anlamında kazıklı derin temel programları, jet grouting, zemin içerisine taş kolon teşkili ve enjeksiyon gibi programlar uygun çözümler sağlamaktadır.

Binaların statik projesine bakılmalı.

Alınacak evin inşaat mühendisliği anlamında yeterli hizmet alıp almadığının sorgulanması oldukça önem arz etmektedir. Yapıya ait statik projenin, işin ehli bir inşaat mühendisine gösterilmesi yararlı olacaktır. Bu alanda uzmanlaşmış bir mühendis bulunmuyor ise satın alınacak yapının statik projesinin onay tarihine bakılması, yapının hangi teknik şartnameye uygun inşa edildiğinin denetimi sağlanmalıdır. Bölgenin zemin durumunun araştırılması; eğer zayıf bir zemin üzerinde ise temel seçiminin uygunluğunun araştırılması, gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının sorgulanması, imalat aşamasında kullanılan çelik ve beton sınıflarının yeterli düzeyde olup olmadığının incelenmesi hususları önemlidir. Depremin etkisi altında kalan bir yapının en büyük kesit tesirleri, zemin kattadır. Deprem güvenilirliği açısından bu katta bulunan taşıyıcı elemanların donatılarının paslanma durumları ile ilgili, kattaki nem denetimini yaparak tahminde bulunabiliriz. Bir yapının servis ömrü boyunca depreme maruz kalma olasılığının çok düşük olması sebebiyle, yeterli şantiye denetiminin sağlandığı, deprem yönetmeliğine uygun olarak geliştirilen yapılarda, toptan yıkılma durumunun gerçekleşmesi çok düşük bir olasılıktır.

Ne düşünüyorsunuz?

145 points
Upvote Downvote

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

Sorunun Kaynağı, Denetim Mekanizmalarındaki Tavizler !

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin İzmir Deprem Raporu