in

Modern Mimari Nedir ?

Modern Mimari Nasıl Ortaya Çıkmıştır ? Çağdaş ve Modern Mimari Arasındaki Fark Nedir ?

Modern mimari nedir ? Ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkmıştır? Modern mimarinin özellikleri nelerdir? Modern mimarinin temsilcileri kimlerdir? İşte, A’dan Z’ye modern mimarlık tarihi ve en ünlü modern mimari yapılar…

Modern Mimari Nedir ?

Modern mimari, kökeni 19. yy.’da gerçekleşen endüstri devriminin neden olduğu gelişmelere dayanan ve 20. yy.’ın ilk yarısında yaygınlaşan; çağının ihtiyaçlarına, sanat anlayışına ve yapı teknolojisine uygun çözümler arayan yenilikçi bir mimarlık üslubudur.

Modern mimarlık, dönemin yeni inşaat teknolojilerinin ve yapı malzemelerinin (bilhassa betonarme, cam ve çelik) kullanımına dayanmaktadır. Modern mimaride formun işlevi takip etmesi gerektiği fikri, yani fonksiyonalizm öne çıkar. Binanın işlevsel, yapısal ve mekansal gereklilikleri dışındaki süslemeler reddedilmektedir. Kuramsal olarak iyi bir yapı, estetik çekicilik kadar, kullanılma amacına uygun niteliklere de sahip olması gereklidir.

1910’dan 1980’lere dek gelişen bütün mimari üsluplar “modern mimari akımlar” olarak değerlendirilir. Modern mimarlığın liderleri ve en önemli mimarları; Frank Lloyd Wright, Staatliches Bauhaus, Ludwig Mies van der Rohe, Walter Gropius ve Le Corbusier’dir.

Modern mimaride iç mekanların ve planın düzenlenmesi en az dış görünüş kadar önemlidir.

Çağdaş ve Modern Mimari Arasındaki Fark

Sürekli karıştırılan modern ve çağdaş mimari, birbirinden farklı zamanları ve stilleri ifade eder. Modern mimari, modernizm olarak bilinen ve 1960’lara kadar süren bir sanat akımından esinlenmiştir. Çağdaş mimari ise 1960’lardan günümüze kadar uzanan dönemi ifade eder. Modern ilkelerin katılığı ve yapı malzemelerinin tekdüzeliği sebebiyle günlük yaşam için çok soğuk hale gelen modern mimari, 1960’larda yerini çağdaş mimariye bırakmıştır.

Modern Mimari Ne Zaman ve Nerede Ortaya Çıkmıştır ?

Modern mimarlık, 18. yy.’ın sonlarında sanayi devrimi yanı sıra batı uygarlıklarında başlayan bir süreçtir. 19. yüzyılın sonunda teknoloji, mühendislik ve yapı malzemeleri devrimleri yanı sıra, eski mimari tarzlardan koparak tamamiyle işlevsel ve yeni olan bir şey icat etme arzusundan doğar.

Mimaride malzeme devrimi, daha kuvvetli, daha hafif ve daha yüksek yapılar inşa etmek için demir, cam ve betonarme kullanılmasıyla başlar. 1848 yılında, çok büyük pencereler üretilmesine imkân tanıyan döküm cam levha keşfedilmiştir. 1851 Londra sergisinde Joseph Paxton tarafından geliştirilen Kristal Saray, ilk modern mimari örneği olarak kabul edilmektedir.

The Crystal Palace, Joseph Paxton, 1851

Yeni malzemelerin ve yöntemlerin ortaya çıkışı, mimarlara 19. yüzyılın sonlarında Amerika ve Avrupa mimarisine hakim olan eklektik ve neoklasik modellerden uzaklaşmaları için ilham vermiştir. Geçmişle olan bu kopuştan, 1872 tarihli “Entretiens sur L’Architecture” adlı kitapta şöyle bahsedilmiştir:

Günümüzde artık geçersiz olan gelenekler olmadan, zamanımızın bize verdiği araç ve bilgileri kullanarak yeni bir mimari başlatabiliriz. Her işlev için malzemesi; her malzeme için kendi şekli ve süsü.

Eugène Viollet-le-Duc

Bu kitap, aralarında Louis Sullivan, Victor Horta, Hector Guimard ve Antoni Gaudi’nin de bulunduğu çoğu dönem mimarını etkilemiştir.

Louis Sullivan, Chicago, 1904-1906

Louis Sullivan’ın, modern mimaride yararcı sadeliğin önemini vurgulamak için öne sürdüğü “Formun işlevi takip etmesi gerektiği” fikri modern mimari düşüncesinin temelini oluşturur. 1893 Chicago Dünya Fuarı için binalar tasarlayan mimar Louis Sullivan, Chicago’daki ilk yüksek çelik çerçeveli ofis binalarına öncülük etmiştir.

Viyana’daki ünlü mimar Otto Wagner, bu yeni tarzın bir diğer öncüsüdür. 1895’de duyurduğu kitaba verdiği başlıkla, daha sonra bütün sanat biliminin kullanacağı bir deyimin isim babası olmuştur. “Moderne Architektur” isimli kitabında , modern yaşama dayalı daha akılcı bir mimari tarzdan bahsetmektedir. Çelik, cam ve betondan oluşan, süslemesiz, çok daha geometrik ve basitleştirilmiş bu mimari stilde; iç mekan tamamiyle işlevsel ve geniş bir açık alandan oluşur, tek süsleme yapının kendisidir.

Neden ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır ?

Eiffel Kulesi İnşası, Paris, 1887-1889

Bilim, yöntem ve endüstrinin gelişmesi yeni bir kanaat sistemini de beraber getiriyordu. 1. Dünya Savaşı sonrası, 1920’ler tam bir ütopya dönemiydi. Bu dönemde yeni mimarlık geçmişin üsluplarından farklı olmalıydı. 19. yy.’ın taklide ve seçmeciliğe dayalı mimarisinden, eskiye dönük abartılı süslemelerden uzaklaşılmalıydı. Çağın hususları, malzemesi ve teknolojisi de artık bir önceki dönemden çok farklıydı. Havaalanı, hangar gibi yapı türleri, çoğu endüstri ve spor tesisi gibi farklı yapı ihtiyaçları doğmuştu. Konut kavramı ise 20. yy.’da görülmemiş bir anlam ve boyut kazanacaktı.

İlk Betonarme Ev, François Coignet, Saint-Denis, 1853

Yapı türleri gibi yapı malzemeleri de artık değişmişti. Betonarme, çelik, alüminyum ve cam, yeni dönem mimarisinin tanınmış malzemeleri olmuştu. Mimarlar bu yeni malzemelerle yeni yöntemler denemeye başladı, bu da onlara daha çok dizayn özgürlüğü sağladı. İstenilen biçimde kalıplanabilen ve geniş alanlar yaratabilen betonarme, modernist mimarlar için ana malzeme olarak taş ve tuğlanın yerini aldı. 1903-1904’te Paris’te Auguste Perret ve Henri Sauvage, daha önce yalnızca endüstriyel yapılar için kullanılan beton ile betonarme apartman yapıları inşa ettiler.

Betonarme Apartman, Auguste Perret, Paris, 1903

20. yy.’ın ortalarına gelindiğinde betonarme kabuklar, çok eğrili yüzeyler, üç boyutlu uzay kafes sistemi, asma-germe strüktürler, mimaride görülmemiş formların ortaya çıkmasını sağladı. Bu tür dizaynlarda, mimar gibi düşünüp davranan strüktür mühendislerinin rolü büyüktür.

Böylece, yeni malzeme ve strüktür tekniklerinin sağladığı imkânlar, ara vermeksizin kentleşen modern bir toplumun ihtiyaçlarına yanıt verecek yeni bir mimarlığı hem gerekli hem de mümkün kılmaktaydı. Yeni bir ideolojiyle rasyonelleşmeye ve endüstrileşmeye yönelen modern mimari, tarihi şekillerin kopyaları yerine özgün dizayn arayışlarını benimseyecekti.

Modern Mimari Nasıl Yayılmıştır ?

1. Bauhaus Okulu

Bauhaus Sanat ve Tasarım Okulu, Walter Gropius, Weimar, 1919

Dünyaca ünlü sanat ve dizayn okulu, mimar Walter Gropius tarafından 1919’da Almanya’da Weimar’da kurulmuştur. Savaş sonrası Gropius’a göre, daha işlevsel, ucuz ve kalıcı ürünlerin üretildiği yeni bir mimari stil başlamalıydı. Bauhaus’un yaklaşımı, endüstrileşmenin doğal erdemi olan anonimliğe kucak açtı.

Mimari, dizayn ve sanat alanlarında yeni akımlar yaratan Bauhaus okulu; 1925’te Dessau’a, 1928’de Berlin’e taşınmıştır; 1933’te Nazilerce kapatılmıştır. Son yöneticisi olan Ludwig Mies von der Rohe ile Bauhaus’taki diğer mimarlar ABD’ye geçerek modern mimari fikirlerin yayılmasını sağladılar.

2. Modern Mimarlığın 5 İlkesi, Le Corbusier

Le Corbusier, CIAM

Modern mimari stilin oluşmasındaki en önemli etkilerden biri Le Corbusier’in 1925’te öne sürdüğü beş ilkedir. “Modern Mimarlığın 5 İlkesi”; zemin katının boşaltılarak serbest düşey taşıyıcılar(pilotiler) kullanılması, çatıda serbest alan(teras çatı, çatı bahçesi), serbest plan, taşıyıcı iskeletin duvarlardan bağımsız duruma getirilmesiyle serbest cephe ve bant pencerelerdir.

3. CIAM
CIAM – Modern Mimarlık Kongresi

1928 yılında kurulan ve 1959 yılında dağılan CIAM (Modern Mimarlık Kongresi), dönemin en önemli mimarları tarafından Avrupa çapında düzenlenen bir dizi aktivite ve kongreden sorumlu bir organizasyondur. Amacı Modern hareketin ilkelerini, mimarlığın bütün alanlarına (peyzaj, şehircilik, endüstriyel dizayn ve diğerleri) odaklanarak yaymaktı.

1928’de Le Corbusier, Walter Gropius, Mies von der Rohe gibi Avrupa’nın lider mimarlarının, CIAM’da bir araya gelmeleriyle benimsenen net karara göre, süslemenin reddi, düz çatı, dikdörtgen form, beyaz duvarlar ve geniş pencereler modern mimari dizayn ilkeleri olarak kabul edilmiştir. Böylece CIAM’ı oluşturan mimarların yarattıkları objektif kurallara dayalı akım, tüm mimarlık dünyasını etkilemeye başlamış ve giderek yaygınlık kazanmıştır.

4. Uluslararası Stil – Modernizm

1930’larda Almanya, İtalya ve Rusya’daki siyasal baskı rejimlerinin sanata ve mimarlığa etkileriyle sadece o ülkelerde değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde modern mimari üslup ön plana çıktı. Artık ulusalcı, klasik veya tarihsel seçmeci anılarla bezeli abartılı mimariye karşın, CIAM ilkelerine dayalı mimarlık, karakteristik bir modern üslup haline geldi. Nazi rejimi yüzünden Avrupa’dan ABD’ye geçen mimarların, bilhassa de Mies’in ABD’deki çalışmaları sonucunda, 1950’lerde tamamiyle yaygınlaşarak Uluslararası Modernizm – Uluslararası Stil olarak anılmaya başladı.

Neden Sona Ermiştir ?

2. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılından sonra Avrupa’da yeni inşaat teknikleriyle birden fazla toplu ev uygulaması görülmektedir. Batı Avrupa ülkelerinde hızlıca inşa edilen yapılar, daha fazla mühendislerin kontrolü ve liderliğinde gerçekleşir. Böylece ev yapılarında prefabrikasyon ve seri üretime dayalı büyük bir tekdüzelik oluşur. Bu tekdüzeliğin evin ile birlikte öteki yapılarda da görülmesiyle beraber 60’lı yılların ortalarında Modern mimarlığa karşı tepkiler artmaya başlar.

“Less is more” / “Less is a bore”

“Less is more”- Mies Van Der Rohe

 

“Less is a bore”- Robert Venturi

Mies’in “Less is more” (Az çoktur) biçiminde özetlediği düşünceye karşılık “Less is a bore” (Az sıkıcıdır) sloganı oluşan tepkiyi özetler niteliktedir. Modern mimariye adeta savaş açıp modern hareketin sınırlayıcı öğretisini, çeşitlilik arayışlarıyla aşmayı amaçlayan yeni mimari akımlar ortaya çıkar. Bu akımlar, Modern mimarlığın maniyerist aşaması şeklinde de nitelendirilebilir.

Modern mimarlık teorik olarak, “izm”leri reddetmekteydi, ona karşı çıkan yeni akımların adları ise çoğunlukla “izm”lerle anılmaya başlar. Hatta Modern mimarlık bile günümüzde Modernizm olarak anılmaktadır. Bu akımların başlıcaları: Yeni Brütalizm, Metabolizm, Geç Modernizm, Postmodernizm, Dekonstrüktivizm’dir.

Modern mimarinin en ünlü örnekleri genel olarak 20. yüzyılın ortalarında sona ermiştir; yalnız dizayn stili binaları 20. yüzyılın sonlarına doğru etkilemeye devam etmiştir.

Modern Mimarinin Özellikleri Nelerdir ?

Pek çok alt stile sahip olan modern mimari için farklı şekillerde görülebilen birkaç tanımlayıcı özellikten bahsedebiliriz. Modern mimarinin özellikleri kısaca; formun işlevi takip etmesi, süslemenin reddi, temiz bir geometri ve malzemenin doğal görünümünü güvenliğini sağlamak ilkelerine dayanmaktadır. Modern mimaride sıklıkla görülen özellikler şunlardır:

Villa Savoye, Le Corbusier, Fransa, 1931

Temiz çizgiler ve geometrik formlar:

Modern mimaride birbirlerine 90 derecelik bir açı ile konumlandırılan yatay ve dikey çizgiler vurgulanmaktadır. İyi kaydedilmiş geometrik formlar; dikdörtgen, silindirik ve kübik biçimler kullanılmaktadır.

Minimalist dizayn:

Bir binanın dizaynından lüzumsuz bütün süslemeler çıkarılır, tek süs yapının kendisi olması gereklidir. Malzemelere ve alanın etkin kullanımına odaklanılır.
Geniş çatı çıkıntıları ve yatay dizayn: Modern yapılarda geniş çatı terasları ve çatı bahçeleri kullanılarak yatay kütleye vurgu yapılmaktadır.

Büyük cam duvarlar ve bant pencereler:

İç mekana bol miktarda doğal ışığın girmesini sağlayan geniş pencereler, hatta cam duvarlar kullanılır. Yatay şeritler durumunda yerleştirilmiş “bant pencereler” modern mimarinin karakteristik özelliklerindendir.

Serbest kullanımlı açık kat planları:

Mekanları duvarlarla ayırmak yerine, yemek ve yaşam alanlarının birbirine aktığı geniş ve ferah kat planları tercih edilir.

Modern malzeme ve yöntemlerin kullanımı:

En yaygın görülen modern yapı malzemeleri; çelik, beton, demir ve camdır. Çelik kolonlar, brüt beton bloklar, lekeli beton zeminler, kolonsuz alanlar ve radyant ısıtma sistemleri gibi modern malzeme ve sistemler kullanılmaktadır.

Geleneksel malzemelerin yenilikçi kullanımı:

Ahşap, tuğla ve taş gibi geleneksel yapı malzemeleri, doğal güzelliklerini sergileyen kolay yollarla yenilikçi bir kullanımı sahiptir.

Doğal çevre ile ilişki:

Binaların kendisini çevreleyen doğal peyzajla ilişkisi önemlidir. Modern yapılar, iç mekanların doğal çevreyi en uygun şekilde tamamlayacağı biçimde tasarlanır.
Asimetrik kompozisyonlar: Modern dizaynlar, temiz bir plana sahip, lüzumsuz süslemelerden arındırılmış, büyük geometrik biçimlerden elde edilen asimetrik kompozisyonlardan oluşur.

Ülkelere Göre Modern Mimari Örnekleri

1950’lerde “Uluslararası Stil” olarak kabul edilen Modern mimari farklı ülkelerde farklı şekillerde gelişim göstermektedir.

Amerika’da Modern Mimari

    İlk Gökdelen, Home Insurance Building, Chicago, 1883

Hızla büyüyen Amerikan şehirlerinin merkezindeki arazi sıkıntısı ve yüksek gayrimenkul maliyetiyle beraber yeni teknolojilerin gelişmesi sonucu, 19. yüzyılın sonlarında ilk gökdelenler Amerika Birleşik Devletleri’nde görünmeye başladı. Çelik çerçeveli ilk gökdelen, 1883’te William Le Baron Jenney tarafından geliştirilen, Chicago’daki 10 katlı “Home Insurance Building”tir. 1892 yılında kurulan Chicago okulu ise gökdelen konseptini daha da geliştirmiştir.

2. Dünya Savaşı sonrası, bina teknolojisi ve ev ihtiyacı açısından önemli bir dönemdir. Savaştan dönen milyonlarca Amerikan askeri için barınma ihtiyacının doğması, harap olmuş şehir merkezlerinde devlet tarafından finanse edilen çoğu konut projesinin inşasına yol açmıştır.

  The Seagram Building, Ludwig Mies van der Rohe, New York, 1958

Bauhaus okulunun 1933’te kapanmasıyla beraber, son yöneticisi olan Ludwig Mies von der Rohe ile Bauhaus’taki diğer mimarların ABD’ye yerleşmesi, Amerika’da modern mimarinin hızla yayılmasını sağlamıştır. 2. Dünya Savaşı akabinde gelişim gösteren modern mimari, yüksek katlı kurumsal ofis binalarının dizaynıyla öne çıkmıştır. 1957 yılında Ludwig Mies van der Rohe tarafından geliştirilen ilk gökdelen olan Seagram binası buna örnektir.

Savaş sonrası tektipleşen mimariye doğan tepkiler sonucu, 1980’lerin başında Amerika’da en baskın stil olarak postmodernizm doğdu ve dünyadaki çoğu ülke bu stili takip etti.

Almanya’da Modern Mimarlık

AEG Türbin Fabrikası, Peter Behrens, 1909

1907’de Münih’te modernist bir endüstriyel hareket olan “Alman İş Federasyonu” kurulmuştur. Amacı, dizayncıları ve sanayicileri bir araya getirerek, iyi geliştirilmiş yüksek kaliteli ürünler ortaya çıkarmak ve yeni bir mimari tür yaratmaktı. 1909’da Behrens, modernist tarzdaki en eski ve en etkili endüstriyel binalardan birini, AEG türbin fabrikasını tasarlamıştır. 1911–1913’te Adolf Meyer ve Walter Gropius tarafından geliştirilen bir diğer devrim niteliğindeki endüstriyel tesis olan Fagus fabrikası kurulmuştur. 1914’te 1. Dünya Savaşı’ndan yalnızca birkaç hafta önce, büyük bir modernist dizayn sergisi olan Köln sergisi düzenlenmiştir.

Cam Pavyon, Bruno Taut, Köln Sergisi, 1914

Walter Gropius, Almanya’da 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1919’da modernist tarzda eğitim veren “Bauhaus Sanat ve Tasarım Okulu’nu kurmuştur. Gropius, mimaride standardizasyonun ve fabrika işçileri için rasyonel olarak geliştirilmiş apartman bloklarının toplu inşasının bir savunucusuydu. 1929’da Berlin’in banliyölerindeki işçiler için 8 ila 10 katlı ince apartman kuleleri kümelerinin inşasını tavsiye etti. Naziler Almanya’da iktidara geldiklerinde, Bauhaus’u komünistler için bir eğitim alanı olarak gördüler ve 1933’te okulu kapattılar.

İngiltere’de Modern Mimarlık

New Ways, Peter Behrens, 1925

Britanya’da 20. yüzyılın başlarına kadar klasisizm ön plandaydı. 1920’lerde Art Deco yaygınlaşarak tanınmış hale geldi. 1925’te Peter Behrens tarafından geliştirilen Northampton’daki New Ways, İngiltere’nin ilk modern mimari örneklerinden biridir. Savaşlar arası dönemde çoğu önde gelen Avrupalı mimarın İngiltere’ye gelmesi, De La Warr Pavilion ve Highpoint I gibi yapılarla modernist mimarinin gelişmesini sağladı.

Royal National Theatre, Denys Lasdun, London, 1967–1976

1950’lerin ortalarına gelindiğinde, Le Corbusier’in de etkisiyle Modernizm, Brutalizm olarak adlandırılan şeye dönüştü. Zamanın simgesel yapılarından biri Londra’daki Kraliyet Ulusal Tiyatrosu‘dur. Brutalizm; alışveriş merkezleri, sosyal konutlar, ofis binaları, çok katlı otoparklar vb. işlevsel kent yapıları için tercih edilen bir stil haline geldi. Modernizmin İngiltere’deki önde gelen savunucuları Smithsons ve James Stirling’dir.

1967’de Milton Keynes gibi yeni şehir gelişmeleri ile Amerika’da ortaya çıkan neo-yerel Postmodernist tarzı zaman içinde benimsenmeye başladı.

Fransa’da Modernizm

Sainte Marie de La Tourette, Le Corbusier, Evreaux-sur-l’Arbresle, 1956–60

Le Corbusier, Fransa’da sadece birkaç bina inşa etmesine rağmen Fransa’nın en ünlü mimarı olarak anılmaktadır. En önemli geç dönem eseri Evreaux-sur-l’Arbresle’deki Sainte Marie de La Tourette manastırıdır. İtalya’ya ilk seyahatinde ziyaret ettiği ortaçağ manastırlarından esinlenerek tasarladığı sade ve süslemesiz manastır, ham betondan inşa edilmiştir.

İspanya Modernizmi

İspanyol Pavyonu, Josep Lluis Sert, Paris Fuarı, 1937

En ünlü İspanyol modernisti olan Katalan mimar Josep Lluis Sert; İspanya, Fransa ve Amerika’da büyük başarılara imza atmıştır. Kariyerinin ilk yıllarında bir süre Le Corbusier’in altında çalışmıştır. 1937 Paris Fuarı için İspanyol pavyonunu tasarlamıştır. Daha sonraki önemli çalışmaları arasında Saint-Paul-de-Provence’deki Fondation Maeght ve Massachusetts’teki Harvard Bilim Merkezi yer alır.

Türkiye’de Modern Mimari

İMÇ – İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, 1967

Türkiye’ye modern mimari 1930 yılında gelmiştir. O yıllarda genç Türkiye Cumhuriyeti’nin endüstrileşme atılımları, yurdun çeşitli yerlerine yapılacak birden fazla eğitim yapıları, garlar ve konutlar gibi kamusal yapı ihtiyaçları ve “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma” çabası Modern mimarlığın gelmesinin en önemli nedenleridir. Modernizmin yeni ve geleceğe dönük ideolojisi, Osmanlı’dan miras kalan neo-klasik ağırlıklı geçmiş dönem mimari akımlar izlenerek gerçekleşemezdi.

Afife Batur’a göre Türkiye mimarisinin modernizm ile tanışması, Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma hamlesi dönemine kadar uzanmaktadır. Batur, genç Türkiye Cumhuriyetinin modernizmle ilişkisini; yeni Cumhuriyetin kendisini temsil edeceğini düşündüğü yeni ve çağdaş eğilimin Modernizm olduğu biçiminde yorumlar. Türkiye’ye modern mimarlığın gelişi, 1930’da Cumhuriyet’in resmi gazetesi Hakimiyet-i Milliye’de kutlanmıştır.

Modern mimarlığı 1. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da ortaya çıkaran koşullar ile 10 yıl sonra Türkiye’deki koşulları tabi ki aynı değildir. Tek benzerlik, ikisinin de savaş sonrası yaşanan ekonomik kriz sonrası olmasıdır. 1930’lu yıllarda Türkiye’deki modern mimari programlar incelendiğinde, çok hızlıca benimsenen modernizmin yüzeysel olarak ele alındığı görülür. Yeni malzeme ve yapım tekniklerinin verdiği imkânlarla elde edilebilecek yeni dizaynların araştırılması ve geliştirilmesi, maalesef söz konusu olmamıştır.

Modern Mimari Temsilcileri

Kuramları ve eserleriyle modern mimariyi biçimlendiren, dünyanın en ünlü modern mimari temsilcileri şunlardır:

Walter Gropius

Bauhaus’un kurucusu Walter Gropius, Bauhaus’un kapatılmasından sonra 1934’te İngiltere’ye taşınmıştır. Üç yıl sonra Amerika’ya davet edilerek Harvard Tasarım Okulu’nda mimarlık fakültesinin başına geçen Gropius, Breuer yanı sıra Cambridge’de bir ofis açmıştır. Başarıları, Philip Johnson gibi geleceğin ünlü mimarları olacak birçok öğrenciye ilham vermiştir. 1945’te Gropius ve Breuer, TAC(The Architects Collaborative) adı altında bir grup genç mimarla beraber çalışmıştır. Önemli çalışmaları arasında Harvard Tasarım Okulu binası, Atina’daki ABD Büyükelçiliği (1956–57) ve New York’taki Pan American Airways’in genel merkezi (1958–63) bulunmaktadır.

Ludwig Mies van der Rohe

“Less is more” (Az çoktur) sözüyle ünlü Ludwig Mies van der Rohe, 1939’dan 1956’ya kadar Illinois Teknoloji Enstitüsü olarak anılan mimarlık okulunun yöneticiliğini yapmıştır. 1948–51 yıllarında enstitü için inşa ettiği modern tarzdaki yeni binalar, Amerika’da yüksek binalar için model olmuştur. Savaş sonrası dönemde eserleriyle, Chicago’yu Amerikan modernizminin öncüsü haline getirmiştir.

Farnsworth Evi, 1945–1951

Bir diğer önemli eseri, Amerikan ev mimarisi üzerinde şaşırtıcı bir etkiye sahip olan kolay bir yatay cam kutu olan Farnsworth Evi’dir. (1945–1951) Ayrıca, Chicago Kongre Merkezi (1952–54), SR Crown Hall(1950–56) ve New York’taki Seagram Binası(1954–58) modernizmin yalın zarafeti için yeni bir standart belirlemiştir. 1962-68’de Berlin’de Nationalgallerie’yi inşa etmek için Almanya’ya dönmüştür. Öğrencileri ve takipçileri arasında, fikirlerinden büyük oranda etkilenen Philip Johnson ve Eero Saarinen yer alır.

Frank Lloyd Wright

1947’de 80 yaşında olan Wright, Amerikan modernizmine en baştan beri şahitlik etmiştir. Herhangi bir harekete dahil olmayı reddetse de Wright, modern mimarinin liderlerinden kabul edilmektedir. 1940 yılına kadar birçok önemli projeye imza atmıştır. Güney Florida Koleji, Johnson Wax Genel Merkezi ve Price Kulesi önemli projelerinden bazılarıdır.

1943’te sanat koleksiyoncusu Solomon R. Guggenheim tarafından modern sanat koleksiyonu için bir müze tasarlamak üzere görevlendirilmiştir. Ziyaretçilerini 20. yüzyılın sanatında tura çıkaran müze, içinde spiral bir rampa bulunan kase biçimindedir. 1946’da başlayan inşaat, 1959 yılındaki ölümüne kadar tamamlanamamıştır.

Le Corbusier 

Fransız mimar, savaş sürecinde aşağı yukarı 10 yıldır bina inşa etmemiştir. Sonrasında Fransız hükümeti tarafından Marsilya’da bir apartman projesinde görevlendirilmiştir. Unité d’habitation adı verilen yapı sonradan Cité Radieuse adını almıştır. Fütüristik kentsel planlama ile ilgili kitabında bulunan dizayn doktrinlerini izler. Direkler üzerinde caddenin üzerine yükseltilmiş beton bir çerçeveye sahiptir. Beton çerçeve içerisinde, bir yapbozun parçaları gibi olan, teraslı 337 dubleks apartman birimi yer alır.

Le Corbusier, tamamiyle işlevsel olan bu binaya uygun mobilya, halı ve lambalar tasarlamıştır. Le Corbusier’in sakinlere verdiği tek dekorasyon opsiyonu iç mekandaki renklerdir. Ünlü yapı, hem Fransa hem de Almanya’daki benzer binalar için prototip haline gelmiştir.

Ne düşünüyorsunuz?

363 points
Upvote Downvote

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

Mansur Yavaş’tan Kentsel Dönüşüm Müjdesi !

Milli Emlak Daire Başkanlığından Satış, Kiralama ve İrtifak Hakkı İhalesi