Büyüklük, etkilediği alan ve neden olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 21 yıl geçti. Bu depremde resmi rakamlara göre 17 bin 480 insanımız hayatını kaybetti, büyük çaplı mal kayıpları yaşandı. Bu felaketin sonrasında yine yüzlerce can ve büyük mal kayıplarına neden olan Bingöl, Van, Elazığ, Malatya illerinde depremler yaşandı. Ayrıca, İstanbul, Çanakkale, İzmir, Antalya gibi batı illerinde de son günlerde hissedilir oranda sarsıntılar yaşandı.
Neredeyse her yıl kendisini hatırlatan deprem gerçeğine rağmen ne yazık ki rakamlar halkımızın depreme hazırlık yapmadığını ortaya çıkarıyor. Depreme hazırlıklı olmak için öncelikle depreme dayanıklı binalar inşa etmeliyiz ve depremin yıkıcı etkilerine karşı binalarımızı teminat altına alan Zorunlu Deprem Sigortası’na sahip olmayı da unutmamalıyız.
Ancak Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) verileri, birçok konutun halen Zorunlu Deprem Sigortası’na (ZDS) sahip olmadığını gözler önüne seriyor. Bugün itibariyle Türkiye genelinde 17 milyon 682 bin konutun yalnızca 9.6 milyonunun Zorunlu Deprem Sigortası yer alıyor. Yani kolay bir hesapla 8 milyondan çok fazla konutun Zorunlu Deprem Sigortası yok. Bu rakam, toplam ev stokunda sigortalılık oranının yalnız yüzde 54.80 seviyesine gelebildiğini gösteriyor.
Sigortalılık oranı Marmara’da yüksek.
Sigortalılık oranı bölgesel açıdan değerlendirildiğinde, Marmara Bölgesi yüzde 66,9 ile ilk sırada bulunuyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 42,5, Karadeniz Bölgesi ise yüzde 43,8 sigortalılık oranıyla en son sıralarda yer alıyor. Bu bölgeleri sırayla yüzde 46,50 ile Akdeniz, yüzde 46,70 ile Doğu Anadolu, yüzde 51,20 ile İç Anadolu ve yüzde 53,10 ile Ege bölgeleri takip ediyor.
Depreme karşı sigortasız ev kalmamalı !
Olası bir depremin sonrasında yaraları hızla sarmak için sigortalılık oranlarının yükselmesi gerektiğinden bahseden Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli “ Marmara Depremi ile acı bir tecrübe yaşadık. Afetlere karşı hazırlıklı olmanın ve afet sonrası hayatın hızla normale dönebilmesi için gerekli önlemleri almanın önemini unutmamalıyız. Depremin sonrasında DASK’ ın kurulması depremin olumsuz maddi etkilerini azaltma noktasında oldukça önemli bir adım oldu. DASK, kuruluşundan bu yana 393 milyon TL hasar ödemesi yaparken, ülkemizde ZDS sigortalılık oranı da yüzde 55’e ulaştı. Ancak kuşkusuz bu oranlar yeterli değil. Türkiye’de depreme karşı sigortasız ev kalmaması gerekiyor. Vatandaşlarımızın depreme karşı önlem alması, sigorta yaptırması ve süresi dolan poliçelerini yenilemesi gerekiyor. Bu tedbirler deprem akabinde hayatın tekrar normale dönebilmesi için büyük önem taşıyor.” dedi.
Zorunlu Deprem Sigortası şart, ancak yeterli değil !
Zorunlu Deprem Sigortası ile deprem ve depremin yol açtığı yangın, infilak, yer kayması ve tsunami risklerine karşı, sigortalı ev sahiplerine maddi güvence sunuyor. Sigorta, ister oturulamaz durumda, ister kısmi hasara neden olsun bina zararını tazmin edip, yaşamın normale dönmesine aracılık sağlıyor. ZDS’ nin evdeki eşyaları da kapsamı yönünde bir algının olduğundan bahseden Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Selcen Gür, “ZDS yalnızca evinize, binanıza gelecek zararları kapsar. Eşyalarınız ve elektronik cihazlarınız ZDS kapsamına girmez. Bunlar için ev poliçesi yaptırmalısınız. Öte yandan ZDS’ nin azami limitleri var. Diyelim ki 80 metrekarelik eviniz için 90 bin TL lik ZDS teminatınız var, ancak depremde 200 bin TL’lik zarar gördünüz. Aradaki 110 bin TL’ lik farkı yalnız ev poliçeniz varsa alabilirsiniz” açıklamasında bulundu. Gür, Türkiye’de ev sigortası oranını yüzde 20 seviyesinde olduğunu belirterek, “Her 2 evden birinin Zorunlu Deprem Sigortası, her 5 evden 4’ünün de ev sigortası bulunmuyor” şeklinde konuştu.